Toplumları bir arada tutan, birlik ve iç barışı sağlayan en önemli unsur, “bağımsız yargı”ya duyulan güven duygusudur. Bu güven, bireylerin ve toplulukların sağlıklı bir ilişkiler ağı oluşturmasında en kıymetli değer olan adalet bilincini geliştirir. Adalet bilincinin güçlü olduğu toplumlarda, bireyler ve topluluklar “evrensel etik değerler”e bağlı kalarak daha sağlıklı bir toplumsal yapı oluşturur. Vicdan, yani “öz sorumluluk” duygusunun yüksek olduğu bireyler, davranışlarını etik değerler temelinde hoşgörüyle sergiler; bu da toplumun gelişiminin temel taşıdır. Kısacası, “Adalet, mülkün (yani devletin) temelidir.”
Bağımsız Yargının Eksikliğinin Toplumsal Sonuçları
Bağımsız yargının olmadığı ve gerçek adaletin sağlanamadığı toplumlarda ise iç barışı korumak ve devletin varlığını sürdürebilmek giderek zorlaşır. “Yapanın yanına kâr kalıyor” düşüncesinin yaygın olduğu kaos ortamlarında etik değerlere duyulan saygı azalır; insanlar kendi adaletlerini sağlamaya, sadece kendi çıkarlarını gözetmeye başlar. Böyle toplumlarda adaletin yokluğuyla birlikte, gelecek kaygısı, ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği yükselir; çatışma, güvensizlik ve hoşgörüsüzlük artar; demokratik değerler zayıflar, iç barış tehlikeye girer. Tüm bu olumsuzluklar ise toplumsal uyumun ve dayanışmanın azalmasına, ekonomik büyümenin durmasına ve refah seviyesinin düşmesine neden olur.
Türkiye’de Yargı Bağımsızlığı ve Ekonomik Göstergeler
Ne yazık ki, son 20 yılda Türkiye’de yargının bağımsızlığını yitirmesi, ayrımcılığın ve eşitsizliğin artması, adalet anlayışının zayıflaması iç barışın bozulmasına; sosyal ve ekonomik sorunların büyümesine yol açmıştır. İstatistikler, bu tabloyu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Türkiye, yargı bağımsızlığı endeksinde 139 ülke arasında 117. sıraya gerilemiştir. İcra ve iflas dairelerindeki veriler de ekonomik krizin derinleştiğini göstermektedir. 2015 yılında 26 milyon olan mahkemelerdeki icra ve iflas dosya sayısı, 2024 itibarıyla 39 milyona çıkmıştır. Son 22 yılda cezaevlerindeki mahkum sayısında yüzde 500 artış yaşanmış ve Ekim 2024 itibarıyla 362 bin 422 kişiye ulaşmıştır. Ayrıca, mahkemelerde devam eden dava sayısının 7 milyona ulaşması ve bir hakime düşen dosya sayısının 670’e çıkması, adaletin zamanında sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Çözüm Yolu: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve Bağımsız Yargı
Bu verilerin işaret ettiği sorunların çözümü için öncelikle toplumsal bir mutabakat sağlanmalıdır. Sosyal hukuk devletinin temelini oluşturan güçlendirilmiş parlamenter sistemin yeniden hayata geçirilmesi, yargı bağımsızlığının güçlü bir biçimde sağlanması ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin müdahale edilemeyecek bir denetim-denge mekanizması içinde işler hale getirilmesi hayati önemdedir.
Filiz Ünal
Anayol Partisi Disiplin Kurulu Başkanı